Milyonlarca yıl önce, Afyon’un Dinar İlçesi Suçıkan Mevkii’nde bulunan bir gözde kaynayan pınar, sularını taşırarak diğer yol arkadaşlarıyla birleşip Ege Denizine ulaşır ve Büyük Menderes Nehri adını alır.
Bu sıradan bir akış değildir, Büyük Menderes ilk sularını denize ulaştırdığı andan itibaren tarihi yolculuğa başlar ve eşsiz bir oluşumun temellerini atar. Zaman içinde yükseltileri düze çevirir, çöküntü ovaları birleştirir, hızı azaldığı yerlerde menderesler oluşturur ve bütün bir yaşama can suyu katarak havzasıyla anılmaya başlar.
Kendine özgü su, toprak, iklim yapısı ve canlı dokusuyla Büyük Menderes Havzası adını alan bu oluşuma insan unsuru da katılır. Onlarca kültür ve medeniyet, birçok kent, milyonlarca insan burada doğar, doyar ve yaşamını sürdürür. Ünlü tarihçi Heredot havzayı “uygarlıklar vadisi” diye adlandırır. Bu canlılık ve hareketliliğin sonucu olarak Lidyalılarca tarihte basılan ilk paranın yüzüne Menderes’in ışıklı suları damgasını vurur.
Büyük Menderes Nehri yoluna devam ederken Sarayköy topraklarını geçtikten sonra Aydın hudutlarına Buharkent’ten girer. Geçtiği yörelere canlılık getirdiği gibi Buharkent yöresine de bolluk ve bereket katar.
Menderes Vadisinin en dar alanında yer alan Buharkent ve çevresinde, sel tehlikesinin varlığı ve Menderes Nehrinin çevresinin bataklık durumda bulunması gibi nedenlerle tarih öncesi dönemlere ait yerleşim yerlerine rastlanmamaktadır.
Buharkent’in doğusunda bulunan Tripolis antik kentinden başlayıp Alaşehir istikametinde Sardes’den İzmir’e (Smiryna) ulaşan yol, ticari ve askeri yönden büyük önem arz etmektedir. Yine Buharkent’in batısında bulunan Antiokhea kentinden geçen diğer bir yol Afrodisias antik kentini Nysa (Sultanhisar), Tralles (Aydın), Magnesia, Efes ve Milet antik kentlerine bağlamaktadır. Alaşehir’den bir yol da Kestel boğazını aşarak Mastavra’ya ve Nysa ‘ya uzanmaktadır. Bu kadar yol ağlarının yakınında yer almasına rağmen hiçbir yolun Buharkent’e uğramaması yerleşim için diğer bir olumsuz etken olmuştur.
Buharkent civarında sırasıyla M.Ö. Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Persler, İskender, Selevkoslar ve Bergama Krallığı hüküm sürmüş, M.S ise Roma, Bizans, Anadolu Selçukluları, Aydın Beyliği ve Osmanlılar hükümranlık kurmuşlardır.
Türklerin Anadoluya akınları başladığında Buharkent’e gelen Horasan erenlerinden Sarı Sultan (Sultan Sarı Baba) İslamın yayılmasına büyük hizmetlerde bulunmuş vefat edince de buraya defnedilerek yerleşim için ilk kıvılcımı çakmıştır.
Daha sonraki dönemlerde Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyasettin Keyhüsrev ile İznik İmparatoru Teodor Laskaris’in Buharkent’in batısında Başaran kasabası yakınlarındaki Antiokhea önlerinde yaptığı savaşı Keyhüsrev kazanmış, ancak kendisi şehit düşmüş, yapılan antlaşma ile de Antiokhea kentinin doğusu Türklere bırakılmıştır. Menderes vadisine Türklerin yerleşmesi de böylece başlamıştır.
1243 Kösedağ Savaşında Moğollara yenilen Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlı Devleti idaresine girince Moğolların önünden kaçan Türk boyları Menderes Vadisine akmaya başlamışlar, Buharkent çevresindeki, Kabaağaç, Tekke, Çatak, Tolaz vb. köylere Türkmenler ve Yörükler bu göçlerle gelmişlerdir.
1325 yılında Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğlu Umur Bey, beyliği için önemli bir ticaret merkezi olan Denizli’yi Büyük Menderes Vadisi üzerinden İzmir’e bağlamak için Buharkent ilçe sınırları içinde Menderes Nehri üzerinde bir köprü inşa ettirmiştir. Böylelikle Buharkent çevresinde nüfus yoğunluğu artmaya başlamıştır.
1390 yılında Yıldırım Bayazıt tarafından yıkılan Aydınoğlu Beyliği, Ankara Savaşından sonra yeniden kurulmuş ve II. Murat tarafından da 1426 yılında kesin olarak ortadan kaldırılmıştır. Buharkent ve çevresi artık bir Osmanlı toprağı olmuş, 1520-1530 yılları arasında Ortakçı, Denizli’den ayrılarak Nazilli’nin nahiye merkezi olan Kestel kasabasına bağlanmıştır. Buharkent’inin kuruluşunda ilk unsur olarak Ortakçı halkı bulunmaktadır.
1902 yılında Ortakçı’da meydana gelen büyük depremden sonra İzmir Valisi Kamil Paşa’nın direktifleriyle bir kasaba kurdurulmuş, kasabanın adı, o dönemde padişah olan II. Abdülhamit’in onikinci oğlu olan Burhanettin’e ithafen de Burhaniye konmuştur.
1. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesiyle Batı Anadolu’nun Yunanlılara verilmesi ile 22 Ağustos 1919’da Burhaniye(Buharkent) işgal edilmiş, üç yıl süren acılarla dolu işgalin ardından 03 Eylül 1922’ de Çolak İbrahim Bey komutasındaki akıncı müfrezesi, efeler ve yerli halkla birlikte düşmana hücum ederek Burhaniye’yi(Buharkent) düşman işgalinden kurtarmışlardır. 1987 yılında ilçe olmasıyla birlikte ismi Buharkent olmuştur.
Buharkent bugün içinde Ülkemizin ve Aydın ilinin tarımsal gelirlerine önemli katkılar sunmaktadır. İncir, zeytin, pamuk, kestane, narenciye üretiminde büyük pay sahibidir. Entansif tarımın yapıldığı oldukça verimli bu bölgemizde, çok çeşitli ürün deseni bulunmaktadır.
Bunun yanında, civarda bolca bulunan termal kaynaklardan yararlanılarak seracılık, elektrik üretimi ve termal otel işletmeciliği yapılmaktadır. Kızıldere ve Tekkeköy mevkiinde geniş bir alana yayılmış çok sayıda kaynak ve kuyu bulunmaktadır. İlçe merkezinin doğusunda yer alan Kızıldere Köyü yakınında Türkiye’nin ilk jeotermal santralı kurulmuş, burada 1984’ten beri elektrik enerjisi ve kuru buz üretilmektedir. 2008 yılında ilçe Bakanlar Kurulu kararı ile “Termal Turizm Alanı” olarak ilan edilmiştir. Bunun turizm yatırımlarını daha ileri bir noktaya taşıyacağı ve bölgenin gelişmesine önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.
Görüldüğü gibi Menderesin bereketinin Aydın iline ilk yansıması Buharkent yöresinden başlamaktadır. Bu topraklar, sadece ekonomik faaliyetlerde değil, kültürel, sosyal ve diğer alanlarda da büyük zenginlikleri bağrında taşımaktadır.
Büyük Menderesin tarihi yolculuğu devam etmektedir…
Bekir Aygül
Yazar/Şair
