Bekir Aygül’ün Aydın Efesi Kültür Sanat Edebiyat Dergisi’ne Verdiği Röportaj:

SORULAR ŞAİR, YAZAR BEKİR AYGÜL’E

1) : Sayın Hocam, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

 Bekir Aygül:

Sözlerimin başında Aydın Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Sayın Şükrü Öksüz ve Dernek Yöneticilerine, kültür ve sanat alanında ülkemize yaptıkları katkılar ve hizmetlerden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, Dernek yönetiminin “Aydın Efesi Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi” ni çıkararak tüm yurt sathında hizmet vermesi de her takdirin üzerindedir.

 Konya İli Kadınhanı İlçesi Saçıkara köyünde dünyaya geldim. İlköğrenimi köyde, ortaokulu ilçede, Liseyi Konya Gazi Lisesinde okudum.

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümünü bitirdim. Yerel Yönetimler, Siyaset, Liderlik ve Kişisel Gelişim konusunda eğitim aldım.

Aydın yerel gazetelerinde, ulusal basın ve dergilerde çok sayıda makalelerim, araştırmalarım ile “Makalelerim”, “Çadırın Işığı-Orta Asya’dan Anadolu’ya esen Yörük rüzgârı”, “Çadırın Gizemi, Yörüklerin Anayasası”, “Çadırın Gözü, Yeniden Doğuş” ve “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Alpler Ailesi” adlı kitaplarım yayımlandı. Çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları Yönetim Kurullarında görev aldım.

2014 yılında AGC tarafından Yerel İnceleme ve Araştırma Ödülü verildi. 2017 Yılında Aydın’da Kamu Hizmetleri alanında faaliyet gösteren bir sendika tarafından “Yılın Yazarı” seçildim. 2018 yılında Aydın Valiliği tarafından Aydın’ın Kültür, Sanat ve Tarihine katkılarından dolayı ödüllendirildim. 2019 yılında AGC tarafından Yörük kültürüne katkılarından dolayı ödüllendirildim.

Aydın’da yaşıyorum ve 2005 yılından buyana Aydın Valiliği Basın Danışmanı olarak görev yapıyorum, evli ve iki çocuk babasıyım.

2) : Niçin yazıyorsunuz, yazmaya ne zaman başladınız?

Bekir Aygül:

Ortaokul yılları itibarıyla okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Özellikle aslen İstanbul eşrafından olan Türkçe Öğretmenim Sevgi Tetik hanımefendinin üzerimde hakkı çoktur, kendisini saygı ve minnetle anıyorum. Türkçeyi ve edebiyatı bana sevdirerek okuma ve yazma aşkını aşıladı. Öğretmenimin bana “ Manas Destanı” nı okumamı ve özetini kendisine anlatmamı istemesi ile edebiyata olan ilgimi fark ettim. Yine Kadınhanı İlçesi ve ilçede bulunan Hanın, tarihi geçmişi konusunda araştırma yapmamı ve derlemeleri kendisine sunmamı istemesi ile de araştırma alanına da yöneldim. Bunlar benim dönüm noktalarımdı. O günlerden itibaren çok kitap okumaya başladım. Lise hayatımın ilk yıllarında öykü ve şiir yazmaya başladım. İlk öyküm okul İdaresi tarafından takdir edilerek okul panosuna asıldı. Kaleme aldığım ve basıma hazır öykülerim ile şiirlerimin de içinde yer aldığı kütüphanemdeki tüm kitaplarımın, 12 Eylül 1980 darbesinin hemen sonrası evlerin ve işyerlerinin didik didik arandığı dönemde babam tarafından benden habersiz yakılması ile o kadar emeklerimin boşa gittiğini sandım. Buna çok üzülmüştüm. Bendeki bu yazma aşkı hiçbir zaman sönmedi. İlerleyen yıllarda tekrar yazmaya başladım.

3) : Bugüne kadar kaç̧ kitabınız yayınlandı, yayınlanmayan yeni eserlerinizi var mı? Bekir Aygül:

Gazetelerde ve dergilerde yayımlanan ve çeşitli konuların ele alındığı makalelerimi bir araya getirdiğim “Makalelerim” isimli kitabım, Yörüklerin yaşam biçimini konu alan, çadır kültürünü anlatan “Çadırın Işığı-Orta Asya’dan Anadolu’ya esen Yörük rüzgârı” isimli romanım, Yörüklerin kültürel, sosyal, ekonomik, askeri ve tüm yaşamlarını konu alan “Çadırın Gizemi, Yörüklerin Anayasası” isimli kitabım, Günümüzde Yörük kültürüyle yoğrulmuş kahramanların mücadelelerinin sergilendiği, “Çadırın Gözü, Yeniden Doğuş” isimli romanım ve “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Alpler Ailesi” isimli biyografik romanım olmak üzere beş adet kitabım yayımlandı.

Şu anda üzerinde çalıştığım eserlerim var. Zaman içerisinde bu eserlerimi okuyucularımla buluşturacağım. Bir de bugüne kadar yazdığım şiirlerimin derlendiği Şiir kitabı yayımlamayı düşünüyorum.

4) : İlk kitabınızın yayınlanma heyecanını anlatır mısınız?

Bekir Aygül:

İlk kitabımın yayımlanması ben de ayrı bir heyecana ve şevke neden oldu. Birikimlerinizi paylaşmak, insanlara faydalı olmak kadar güzel bir şeyin olmadığını anlıyorsunuz. Tanımadığınız insanların sizin kitabınızı okuması ve sizi kitaplarınızla tanıması insanda tarifi imkânsız duyguların oluşmasına neden oluyor.

5) : Karakter oluşturmak için çok insan tanımak gerekiyor mu? Yani karakterlere benzer insan tanıdınız mı?

Bekir Aygül:

            İnsanoğlu muazzam bir varlıktır. Neyi ne zaman yapacağını, olaylar karşısında nasıl tepki vereceğini, karakterine uygun beklenen davranışı sergileyip sergilemeyeceğini bilmek kolay iş değildir. Onu tam manasıyla anlamak ve karakteristik özelliklerini ortaya çıkarmak çok zordur. Onun için bir yazarın karakter oluşturması başlı başına bir meziyet gerektirmektedir. Bu iş için öncelikle insanın kendisini iyi tanıması ve bilmesi gerekir. Kendi karakteristik özelliklerini bilmeyen, kendisini tanımlayamayan birisi başkalarını nasıl tanısın ve tanımlasın. Bu konu aşıldıktan sonra, içinde yaşadığımız toplumu iyi bilmemiz ve toplumun tüm kesimleri ile diyalog içerisinde olmamız gerekir. Onlarla duygusal bağlarımızın güçlü olması elzemdir. Onların sevinçlerini, kederlerini; samimiyetle, içten gelerek, ta damarlarımızda hissederek paylaşabilmemiz lazım. O zaman pek çok tip ve karakterle tanışmak ve dostluk kurmak mümkün olmaktadır. Bunun yanında analiz yeteneğimizi ve farklı karakterleri ayırt edebilme becerimizi geliştirmemiz gerekir. Gözlem yeteneğimizi en üst seviyeye çıkararak değişik karakterlerin ve tiplerin olaylar karşısında verdikleri tepki ve davranış biçimlerini anlamamız ve ayırt etmemiz gerekir. Bunlara dikkat edersek seçicilik özelliği kazanırız dolayısıyla da kitaplarımızda çeşitli tip ve karakterler oluşturup onlara olağan ve olağanüstü görevler yükleyebiliriz.

6): Bir yazarın başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşulu nedir?

Bekir Aygül:

Öncelikle sevgi ve aşk gerekiyor. Yazarın başarılı olabilmesinin ilk şartlarından birisi sevgidir. Sevgi, aşk, sevda, muhabbet olmadan yapılan her iş, yazılan her yazı yavan kalır. Tadı, tuzu, biberi olmaz. Bu, yavukluya tutkunluk veya yâre duyulan özlem, aşk olabilir; tabiat, insan, hayvan ve bitki sevgisi veya memleket sevdası olabilir. En güzeli ise kalbin mutmain olacağı bir muhabbet, sevgi ve aşktır. Bu aşkı yakalayanlar ve bu yolda ilerleyenler kalıcı eserler verebilmektedir. Diğer sevgilerle beslenen kalemler belli bir zaman sonra unutulup gitmektedir.

Diğer bir husus da özgünlüktür. Yazar, başkalarından kopyalama veya başkalarına özenme gibi bir yol içerisine girerse işi baştan kaybetmiş sayılır. Yazdığı eserler kendisine has ve özgün olmalıdır. Başarılı yazarları kendine örnek alabilir, ondan ders çıkarabilir ama bu durum onun özgünlüğünü kaybetmesine neden olmamalıdır.

7): Yazarlık veya şairlik öğrenilecek bir şey midir?

Bekir Aygül:

Yazarlık ve Şairlik kabiliyet gerektirir. Kabiliyetin yanı sıra yazın kurallarını iyi bilmeniz ve uygulamanız gerekir. Bu da bol kitap okuma ile gelişir. Bu çerçevede en güzel yazılar yazılabilir.

8): Kendinizi yazmak için şartlandırıyor musunuz? Yoksa fikirleriniz geliştikçe mi yazıyorsunuz?

Bekir Aygül:

            Şartlanma diye bir şey söz konusu değil. Her şeyden önce dertli olmanız gerekir. İnsanların derdiyle dertlenmeniz, ıstırap ve acı çekenlerin, zulüm görenlerin, mazlumların, kimsesizlerin, garibanların dertleriyle hemhâl olmanız, sevinçlerini, neşelerini, üzüntülerini ta ciğerinizde hissetmeniz gerekir. Bu duygular oluşursa geceleri zaten uyku tutmaz, sizi bir şeyler yapmaya zorlar ve kabiliyetiniz ölçüsünde yazmaya sevk eder.

9): Yazarken bir teknik gösteriyor musunuz?

Bekir Aygül:

            Romanlarımda dikkat ettiğim hususlardan birisi yaşanmış veya yaşanabilecek olayları bir plan ve program çerçevesinde yazıya döküyor olmamdır.  Hayal mahsulü, gerçeklerle örtüşme ihtimali olmayan kurgulardan daima kaçınırım. Okuyucuya yaşanan olayları aktarmak ve bunu sanatın en güzelleriyle süslemekten zevk alıyorum. Yazdığınız eser okuyucu ile bütünleşmeli ve okuyucuyu alıp götürmeli, farklı bir âleme sürüklemeli.

9): Yola yeni çıkmış̧ sair ve yazarlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Bekir Aygül:

            Bu sanatı icra etmek isteyenlere öncelikle çok kitap okumalarını öneririm. Kitap okumadan hiçbir yere varılamaz. Eğer davalarında samimiyseler bu işi heves olmaktan çıkarmaları gerekir. Falanca şiir yazmış, kitap yazmış, benim ne eksiğim var ben niye yazmayayım, benim de bir eserim olsun gibi hamaset duygularıyla hareket etmek haybeye kürek çekmeye benzer.

            Diğer yandan, gözlem, araştırma ve incelemeye ağırlık vermeleri gerekir. Elde ettikleri bilgileri kendi dağarcıklarında yoğurmaları ile ortaya çıkan netice güzel ve başarılı olmaktadır.

10): Sayın Hocam şiirin ve romanın dışında yazdıklarınız da var mı? Hikâye, deneme, senaryo vs. gibi?

Bekir Aygül:

            Roman ve şiirden başka araştırma, inceleme ve biyografi alanlarında da eserler yayımladım. Mesela “Çadırın Gizemi, Yörüklerin Anayasası” kitabı otuz yılı aşkın bir araştırma ve incelemelerden sonra ortaya çıktı. Yine “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Alpler Ailesi” kitabı biyografik türden eserdir.

11): Hangi edebiyat alanına daha çok ilgili ve yakınsınız? Halk Edebiyatı mı, Divan Edebiyatı mı, Batı Edebiyatı mı?

Bekir Aygül:

            Edebiyatın her alanına ilgi duyuyorum. Halk Edebiyatına karşı ise özel bir yakınlığım var. Divan Edebiyatı ve Batı Edebiyatının da sevdiğim türleri var.

12): Hangi edebi türü̈ daha çok okur ve yazarsınız?

Bekir Aygül:

            Genellikle roman ve şiir başta olmak üzere,  destan, fıkra, hikâye, efsane, biyografi, tarih ve araştırma türleri konusundaki eserleri okuyorum ve bu konularda da yazmaya gayret ediyorum.

13): Hangi sair ve yazarları okursunuz? Örnek aldığınız isim var mı?

Bekir Aygül:

            Mevlana, Yunus Emre, Karacaoğlan ve Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri başta olmak üzere tüm halk ozanlarımızın şiirlerini severek okurum. Genellikle araştırma, tarih ve sosyal alanlarla ilgili kitapları okumayı severim. Ben de eserlerimde sosyal alanları daha çok işlerim.

14): Şiir, şair ve toplum ilişkisinden biraz bahseder misiniz?

Bekir Aygül:

            Şairler ve Yazarlar toplumun aynasıdır. Hem toplumdan etkilenir hem de toplumu etkilerler. Toplumun duyguları, düşünceleri, acıları, kederleri, sevinçleri, hayalleri hep toplumun gören gözü, işiten kulağı ve konuşan dili olan şairler vasıtasıyla dile getirilir. Kişisel görüş, düşünce ve inanışlarının yanı sıra ortaya koydukları eserlerle toplumların ortak değerlerini, sosyal yaşamlarını, yaşanan önemli olayları kendi sanatlarıyla icra ederler. Toplumun söyleyemediklerini ya da söylemeye cesaret edemediklerini toplum adına ifade ederler.

15): Millet olarak neden okumuyoruz?

Bekir Aygül:

Biz millet olarak genellikle sözlü edebiyata alışmışız. Acılarımızı, kederlerimizi, sevinçlerimizi sözlü olarak ifade etmeyi seven bir milletiz. Ama son yıllarda kitap okuma kültürünün de arttığını söyleyebiliriz. Bilgi çağını yaşadığımız bu zamanda internet, sosyal medya organlarının gelişip yaygınlaşması gençlerin kitap okumasını frenlese de, belli bir aşamadan sonra tekrar kitap okumaya yöneleceklerine inanıyorum.

16): Sayın Hocam bugüne kadar edebi türlerde yarışmalara katıldınız mı, yazdığınız eserlerden hiç ödül aldınız mı?

Bekir Aygül:

Yarışmalara katılmadım. Ama 2014 yılında AGC tarafından Yerel İnceleme ve Araştırma Ödülü verildi. 2017 Yılında Aydın’da Kamu Hizmetleri alanında faaliyet gösteren bir sendika tarafından “Yılın Yazarı” seçildim. 2018 yılında Aydın Valiliği tarafından Aydın’ın Kültür, Sanat ve Tarihine katkılarından dolayı ödüllendirildim. 2019 yılında AGC tarafından Yörük kültürüne katkılarımdan dolayı ödüllendirildim.

17): Bugüne kadar Şiir antolojilerine katıldığınız oldu mu?

Bekir Aygül:

Olmadı.

18): En çok hangi şiirinizi ve romanınızı beğenirsiniz?

Bekir Aygül:

Yayımlanan kitaplarımın hepsini beğenirim. Çünkü onları uzun uğraşlar sonucu, binbir meşakkate katlanarak kaleme aldım. Her bir kitabımın ayrı bir anısı ve özelliği olduğundan hiç birisini diğerinden ayırt etmiyorum.

19) Siz aynı zamanda yıllardan beri Valilerimize danışmanlık yapıyorsunuz. Bu ağır görevinizin yanı sıra kültür ve sanata nasıl zaman ayırıyorsunuz, sizin için zor olmuyor mu?

Bekir Aygül:

İnsan yazmayı sevince içinde bulunduğu ortam ve şartların pek ehemmiyeti kalmıyor. Her ortamda her şart altında yazı yazabilir.

20) Sayın hocam siz aynı zamanda safkan Yörüksünüz. Yörükler üzerindeki merakınız ve araştırmalarınız nereden kaynaklanıyor?

Bekir Aygül:

Bilindiği üzere Yörükler, Türk Milletinin özüdür. Orta Asya bozkırlarından göç ederek gelen Yörükler, Anadolu’nun yerleşim tarihinde, kültürünün oluşumunda önemli işlevler üstlenmişlerdir.

Yörük kültürünü saf olarak yaşayan bir aile ve sülaleden geldim. Rahmetli Annem ve Babamın gençlik çağları hep yaylalarda, ovalarda, sahillerde, ırmak ve göl kenarlarında çadırlarda geçmiş. Obalarda yaşam sürmüşler. Yerleşik hayata geçtikten sonra da kültürlerini yaşamaya devam etmişlerdir. Onlardan gelen ilk kuşak olarak ben de bu kültür içerisinde terbiye alarak büyüdüm. Çocukluk yıllarım hep yaşlı ve bilge amca, dayı, nene ve dedelerin yanında geçti. Dolayısıyla Yörük kültürünü özümsemiş birisi olarak yaşamıma devam ediyorum.

Yörüklerin yaşam biçimini yazmaya ise, büyüklerimizin arzusu üzerine başladım. Onların arzusunu emir kabul ederek otuz yılı aşkın bir süre Ege, Marmara, İç Anadolu, Ak Deniz Sahilleri, Güney Anadolu ve pek çok yöreleri dolaştım, araştırmalar ve incelemelerde bulundum ve neticede bu birikimleri kitaplaştırdım. Bunun için mutluyum. Güzel hizmetleri yerine getirdiğime yürekten inanıyorum.

Araştırmalarımda çok çarpıcı sonuçlara ulaştım. Kitaplarımda da dile getirdiğim gibi: Çağlar boyu süren yaşam biçimleriyle milletimizin tarih, kültür ve medeniyetinde özel bir yere sahip olan Yörükler, geliştirdikleri çadır kültürüyle insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

Yüzlerce yıldır özünden, benliğinden kopmadan geleneklerini, milli manevi değerlerini yaşatan Yörüklerin Anadolu sevgisi onları birer yiğit, birer kahraman yapmıştır. Yörük obaları yardımlaşmanın, dayanışmanın, kardeşlik ve dostluğun, bolluk ve bereketin, vatan ve millet için çarpan yüreklerin diyarıdır.

Yörük; özüyle, sözüyle, duasıyla, üzerinde gökkuşağının renklerini taşıyan yağlık ve poşusuyla, insanı insan yapan tüm değerleri içinde barındıran; candır, dosttur. Yörük sevgi insanıdır. Yörük; her cephede en önden giden, bayrağına, vatanına, milletine son derece sadık ve vatanı milleti için gece gündüz çalışandır.

20): Sayın Hocam bize ayırdığınız zaman ve verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.

Bekir Aygül:

Ben de bana bu fırsatı verdiğiniz için size teşekkür ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum. Sizler aracılığı ile de tüm okuyucularımıza saygılarımı, sevgilerimi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Leave A Comment

Recommended Posts

Books

SORULAR ŞAİR, YAZAR BEKİR AYGÜL’E

Sözlerimin başında Aydın Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Sayın Şükrü Öksüz ve Dernek Yöneticilerine, kültür ve sanat alanında ülkemize yaptıkları katkılar ve hizmetlerden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, Dernek yönetiminin “Aydın Efesi Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi” ni çıkararak tüm yurt sathında hizmet vermesi de her takdirin üzerindedir.

Bekir AYGÜL